Skip links
strong headache is very problematic 1

ÖNYARGININ PSİKOLOJİSİ

Önyargı, İngilizce sözlükte “peşin hükümlü yargılama”, “yeterli bilgi olmadan edinilmiş
hatalı fikir veya öğrenme”, bir gruba, bir kişiye ya da bir ırka karşı mantıklı/rasyonel olmayan
düşmanca tutum” olarak, Türk Dil Kurumu (TDK) sözlüğünde, “Bir kimse veya bir şeyle
ilgili olarak belirli şart, olay ve görüntülere dayanarak önceden edinilmiş olumlu veya
olumsuz yargı, peşin yargı” olarak tanımlanmaktadır. Önyargı; evrimsel, ontogenetik, tarihsel,
ekonomik, sosyopolitik alanlardan etkilenen çok boyutlu bir fenomendir. Bunun için
nedenlerini, kökenlerini, yararlarını ve zararlarını iyi anlamak gerekmektedir.
İnsan beyni, yeni karşılaştığı bir durumla ilgili hızlı bir yargıya varmak için önceden
oluşturduğu şablon ve taslakları kullanır. Önyargılı düşünceler, stres altında olunmasa da, dış
dünyayı zihnimizde canlandırmamıza yardımcı olan bir örüntüye işaret etmekte; çoğu zaman
gerçekçi olmasa ve duruma ilişkin etraflıca bilgi içermese de, belirsizliği azaltmaya yardımcı
olur. Böylece kişi, yeni karşılaştığı durumlarla ilgili bütün gerçekleri göz önüne almadan, yeni
durumla ilgili genelleştirilmiş düşünce ve tutumlar geliştirebilmektedir. Özellikle sosyal ve
bilişsel psikolojide farkında olmadan kararlarımızı ve seçimlerimizi etkileyen düşünce
süreçleri “kalıp yargı” (stereotip) olarak adlandırılırken, görünüm bulan ve bu kalıp yargılar
sonucunda ortaya çıkan tutum ve davranışlar ise “önyargı” olarak adlandırılmaktadır. Buna
göre bireysel tutum ve davranışların bilişsel kısmını yani düşünsel temalarını kalıp yargılar;
affektif yani duygusal ve davranışsal kısmını ise önyargılar oluşturmaktadır.
Önyargıların temelinde daha çok cehaletin değil, bilerek görmezden gelmenin yani
yadsımanın yattığını ve önyargılı tutumların bireylerin duygusal ihtiyaçlarına karşılık veren
inançları doğrultusunda geliştiği belirtilmektedir. Önyargının ilk olarak çocuğun ambivalan
duygularına tahammül edememesinden köken aldığını belirtilmiştir. Buna göre çocuk
annesinin engelleyici tutumları ile karşılaştığında, agresyonunu annesi yerine çevresindeki
herhangi bir nesneye yönlendirir. Çünkü agresyonun anneye yönlendirilmesi, onu temel
bakım verenini kaybetme tehlikesi yaratacaktır. Bu nedenle de çocuk, düşmanca nitelikteki
duygularını daha uygun, annesi dışındaki bir nesneye yönlendirir. Önyargıların kökenini
anlamak için duygusal süreçlere de bakmak gerekmektedir. Bazı önyargıların bilgisizlik
nedeniyle oluştuğu ve eğitim ile düzeltilebileceği, ancak bazılarının ise gerçeklere ya da
bilgilendirilmeye rağmen değişmediğini bunların da bireylerin duygusal iç dünyası ile sıkıca
bağlı olmasıyla alakalıdır. Değiştirilemeyen önyargıların kaynağı olarak birçok yazar
duygusal dünyayı işaret etmektedir. Kişilerin duygusal iç dünyası, doğdukları andan
başlayarak içine girdikleri psikolojik gelişim basamaklarında yapılanmaktadır.

Hem bilinç hem de bilinçöncesi ve bilinçdışı düzeyindeki yargıları bütün olarak önyargı
olarak adlandırmak ve bu kavramın sadece bilinçli değil, bilinçdışı düzeyde de karşılıklarının
olabileceği unutulmamalıdır. Psikanalitik açıdan bakıldığında kötü huylu ve yıkıcı
önyargıların önlenmesinde özellikle anne ve çocuk ilişkisinin kalitesini arttırmanın önemi
vurgulanmaktadır. Anne ve çocuk arasındaki ilişkinin niteliği, önyargıların kötü huylu ya da
yıkıcı bir karaktere bürünmesinde önemli olmaktadır.

Leave a comment

Call Now Button